Sosyal Medya

Güncel

Kızgın kumlarda kazanılan büyük zafer: Kûtü’l-Amâre

Halil Paşa kumandasındaki Osmanlı askeri, mağrur İngilizlere tarihinin en büyük hezimetlerinden birisini yaşatmıştı bundan tam 100 yıl önce...



Düşmana 30 bin zayiat verdirip 13 general, 481 subay ve 13.300 askerini esir almıştı. Daha düne kadar bu zafer hiç yaÅŸanmamış, tarihte böyle bir savaÅŸ hiç olmamış gibiydi. Çanakkale'yi hepimiz bilirdik de Kûtü’l-Amâre'den bihaberdik. Çünkü unutmak ve unutturmak istediÄŸi Kûtü’l-Amâre bozgunu için ricacı oldu. 1952'ye kadar 'Kut Bayramı' olarak kutlanan bu zafer müfredattan tamamen, milletin hafızasından ise kısmen çıkarıldı. Ä°ÅŸte büyük zaferin kısa tarihçesi...
 

Kûtü’l-Amâre, Dicle Nehri kıyısında Åžattülarap Kanalı ile birleÅŸen Basra Körfezi'nin kuzeyi ile BaÄŸdat'ın güneyinde bulunan bir kasabadır ve savaÅŸ adını üzerinde geçtiÄŸi bu kasabadan alır.

Birinci Dünya Savaşı sırasında farklı cephelerde mücadele veren Osmanlı Ordusu birçok mücadeleden baÅŸarı ile çıkmış, adını tarihin tozlu sayfalarına altın harflerle yazdırmıştır. Bu zaferlerin birisi şüphesiz Kûtü’l-Amâre Savaşı’dır.

Bugün, 100. Yılını kutlayacağımız zaferin kamuoyumuzda hak ettiği şekliyle bilinmemesi ise, tarihi bu kadar şanlı tarihi olan milletimiz adına bir utanç kaynağıdır.

Özellikle edebiyat alanında öyle baÅŸyapıtlar vardır ki, yazarları bu eserleri tekrar tekrar okunsun diye yazmışlardır. Tarihte edebiyattan bu konuda çok uzaÄŸa düşmez. Tarihi bazı hatıralar ve olaylar vardır ki günümüze dersler verecek önemli noktaları içerisinde barındırırlar. Kûtü’l-Amâre tam olarak bugünümüze ışık tutacak böyle bir zaferdir.

Kûtü’l-Amâre Nerede?

Kûtü’l-Amâre, Dicle Nehri kıyısında Åžattülarap Kanalı ile birleÅŸen Basra Körfezi'nin kuzeyi ile BaÄŸdat'ın güneyinde bulunan bir kasabadır ve savaÅŸ adını üzerinde geçtiÄŸi bu kasabadan alır.

Irak sahip olduğu zengin petrol yataklarından dolayı XIX. yüzyılın sonlarından itibaren sömürgeci devletlerin ilgi odağı hâline gelir. Büyük güçlerin bugün dahi üzerinde planlar yaptıkları topraklar o gün de açık bir rekabet alanıdır.

Arkeolog ve doÄŸa bilimci ajanlarını bölge üzerinde bilimsel araÅŸtırma kılıfı altında bölgeye gönderen Ä°ngiltere; gerek petrol yataklarının zenginliÄŸi açısından, gerekse stratejik bakımdan ve Hindistan ticaret yolunun güvenliÄŸi için çok önemli olan OrtadoÄŸu’da ve özellikle Irak ile Basra Körfezi bölgesinde Arapları kendi tarafına çekmeye, nüfuzunu artırmaya ve onları Osmanlı Devleti’ne karşı kışkırtmaya yönelik bir siyaset izlemeye baÅŸlar.

Kûtü'l-Amare'nin Önemi 

Osmanlı Devleti’nin 29 Ekim 1914’te fiilen savaÅŸa girmesiyle birlikte Ä°ngiltere, Irak bölgesindeki emperyalist emellerini gerçekleÅŸtirmek için harekete geçer. Ä°ngiltere’nin Osmanlı Devleti’ne harp ilan etmesini müteakip Ä°ngiliz savaÅŸ gemileri Åžattülarap aÄŸzındaki Fav Hisarını ve bataryasını top ateÅŸiyle tahrip ederek ve bir ufak müfrezeyi karaya çıkararak Fav mevkiini iÅŸgal ederler.

Osmanlı Devleti kuvvetlerini oluÅŸtururken 14 Kasım 1914’te Ä°ngiliz Ordusu’nun taarruzu baÅŸlar ve 14-17 Kasım Muharebelerinin kaybedilmesinden sonra Basra’yı müdafaa edemeyeceÄŸini anlayan Osmanlı Kuvvetleri 19-20 Kasım gecesi Basra’yı terk eder.

Ä°ngilizlerin kolayca Basra’yı ele geçirmesi üzerine Irak ve Havalisi Kumandanı Cavit PaÅŸa, Harbiye Nezaretine yazı yazarak Irak’tan toplanan askerlerinin cesaret ve metanet göstermemelerinden ÅŸikâyetçi olur ve bölgeye Osmanlı Askeri gönderilmesini ister. Hem bu talepleri karşılamış olmak hem de Basra’nın geri alınmasına bir hazırlık teÅŸkil etmek üzere Ä°stanbul’dan iki itfaiye taburuyla iki makinalı tüfek bölüğü ve 12. Kolordunun 35. Fırkasından bir piyade alayı bölgeye gönderilir.

Ä°ngilizler Basra'da

Ä°ngilizler ise Basra’nın ele geçirilmesinin ardından, ileri harekâtına devam ederek 9 Aralık 1914’te Fırat ve Dicle nehirlerinin birleÅŸtiÄŸi yer olan Kurna Mevkii’ni iÅŸgal ederler. KuÅŸatma öncesinde Kurna’daki Arap Askerler kaçar, Osmanlı Askerleri de esir düşer.

Kurna’nın Ä°ngilizlerin eline geçmesi üzerine Enver PaÅŸa, Trablusgarp’taki tecrübelerine güvendiÄŸi Kurmay Binbaşı Süleyman Askerî Bey’i, bazı seçme subaylarla birlikte halkı örgütleyip Basra’yı geri alması için bölgeye gönderir.

BaÄŸdat’a 17 Aralık’ta gelen Süleyman Bey 20 Aralık’ta Irak Komutanlığına atanır. Ä°ngilizlere yönelik ilk saldırılarında baÅŸarılı olamayan Süleyman Bey bölgeye silah takviyesi ister. Bu hazırlıklara karşı Ä°ngilizler de ÅŸubat ayında Mısır’dan 12. Ä°ngiliz Fırkasını Basra’ya göndermiÅŸler ve Irak Sefer’i kuvvetlerini bir kolorduya çıkarırlar.

Süleyman Askerî Bey Basra’yı Ä°ngilizlerden geri almak için 29 top mevcutlu 9 tabur piyade, 2 bölük süvari birliÄŸi ve ilaveten yerel aÅŸiret kuvvetlerinden topladığı 10 bin civarında gönüllü ile hazırlıkların tamamlandığını düşünür.

 

Albay Nurettin Bey BaÄŸdat'a Gelir

Süleyman Askerî Bey 11 Nisan 1915‘te Bercisiyye ve Åžuaybe’deki müstahkem Ä°ngiliz mevzilerine taarruza baÅŸlamış; Bercisiyye ve Åžuaybe ormanları içinde üç gün süren muharebelerde baÅŸarılı olamaz ve ağır kayıplar vererek geri çekilir. Dönüşte intihar eden Süleyman Bey’in yerine Irak ve Havalisi Kumandanlığına Kolordu Kumandanı salahiyetiyle Edirne’deki Ä°kinci Kolordunun Dördüncü Fırkası Kumandanı Albay Nurettin Bey tayin olunur.

BaÄŸdat’a 19 Mayıs 1915’te ulaÅŸan Albay Nurettin Bey Ä°ngiliz kuvvetlerine karşı yeni bir savunma hattı oluÅŸturmaya çalıştığı sırada Ä°ngilizler de taarruz için hazırlıklarını tamamlarlar. Irak Seferî Kuvvetleri BaÅŸkumandanı Sir John Nixon tarafından 10 Mayıs 1915’te General Townshend’e verilen talimatta Osmanlı Kuvvetleri Kurna’nın kuzeyindeki savunma hatlarından sökülerek ileri harekâta geçilmesi ve Türkler için önemli bir askerî merkez olan Amare’nin alınması emri verilir.

Townshend’e göre bataklık bir bölgede yapılacak bu taarruz baÅŸarılı olsa bile Kut’un alınması için 140 km bir takip yapılacak olması görevin ne kadar zor olduÄŸunu gösterir.

İngilizler Kut'u Ele Geçirir

Ä°ngilizler 29 Eylül 1915 günü Kûtü'l-Amare’yi ele geçirirler. Nurettin PaÅŸa’nın taktik icabı geri çekilmesi üzerine Osmanlı Birliklerini tamamen imha için takibe baÅŸlayan General Townshend, BaÄŸdat’a 80 km yaklaşır. Bundan sonra nihai hedef olarak BaÄŸdat’ı gören Townshend, birliklerinin yıpranmasından dolayı bir süre iÅŸgal edilen mıntıkanın kuvvetlendirilmesini ister.

BaÄŸdat’a doÄŸru Ä°ngiliz ileri harekâtı devam ederken Osmanlı kuvvetleri DoÄŸu Cephesi’nden ve Suriye’den gönderilen birliklerle takviye edilir. Irak Umum Komutanlığının kuvveti; 4 piyade tümeni, 1 süvari tugayı, 2 aÅŸiret tugayına çıkmıştı. 38. Tümen yeniden kurularak BaÄŸdat’ın savunulması için hazırlıklara baÅŸlar.

General Townshend

Ä°ngilizler; Müslümanlar üzerinde meydana getireceÄŸi etki açısından BaÄŸdat’ın ele geçirilmesine son derece önem verirler. Townshend komutasındaki Ä°ngiliz birliklerinin 22 Kasım 1915’te taarruza geçmesiyle baÅŸlayan Selman-ı Pak Muharebelerinde Türk savunması karşısında baÅŸarılı olamayan Ä°ngilizler ağır kayıplar verirler.

Halil PaÅŸa Ä°ngilizlerin zor durumda olduÄŸunu fark etmesiyle baÅŸlayan Osmanlı taarruzu karşısında çekilmek zorunda kalan Ä°ngilizler bir haftada 150 kilometre geri çekilerek Kut Kalesi’ne sığındılar.

Halil Bey'in Kut Kuşatması

Türk kuvvetlerinin bir kısmı Kut’un takriben 55-60 kilometre doÄŸusundaki Åžeyh Saad mevkiine gelerek Townshend’a baÄŸlı birliklerin diÄŸer Ä°ngiliz birlikleri ile baÄŸlantısını keser. Böylece 5 Aralık 1915’ten itibaren Türk kuvvetlerinin Kut kuÅŸatması baÅŸlar.

Aslında 2 Aralık 1915 tarihli Osmanlı Genelkurmayı’nın resmi tebliÄŸinden anlaşıldığına göre Osmanlı Ordusu Ä°ngilizlerin Kut Kasabası ile Kut Kalesi arasındaki baÄŸlantısını keserler ve yardıma gelen bir gemiyi de ele geçirirler.

Bu bilgiler artık Kut Kalesi’nin Osmanlı Ordusu tarafından kuÅŸatılmaya baÅŸlandığı anlamına geliyordu. Selman-ı Pak Muharebelerinden sonra geri çekilmeye baÅŸlayan Townshend kuvvetlerinin - düşmanlardan kaçırılması pek kolay olan harp gemilerini bile Türklere kaptırdığını düşünürsek- Ä°ngilizlerin uÄŸradıkları maÄŸlubiyetin ne kadar ağır olduÄŸu anlaşılacaktır.

BaÄŸdat önünde bozulan General Townshend’ın ordusu Kûtü’l-Amâre’ye kadar geri çekildikten sonra kendisini adım adım takip eden Osmanlı Ordusunun elinden kurtulamayacağını anlayarak daha ziyade gerilemedi ve kendisini kurtaracak yardım kuvvetlerinin gelmesini beklemek için uzun zamandan beri tahkim edilmekte olan, Kûtü’l-Amâre’ye kapandı.

Selam-ı Pak’ta kendisinden üç kat büyük Ä°ngiliz ordusunu yenen Osmanlı Kuvvetleri ne kadar övünse azdır. Selman-ı Pak Muharebelerini kazanan BaÄŸdat Valisi ve Umumi Irak Kumandanı Mirliva Nurettin Bey de bu takipten sonra birden kamuoyunun gündemine oturur ve kendisinin fotoÄŸrafları ile öz geçmiÅŸi gazetelerde sıkça yer alır.

Türk Genelkurmayı tarafından Selman-ı Pak Muharebesi’nden sonra Irak ve Havalisi Komutanlığı yeni bir düzenlemeye tabi tutularak Kafkas Cephesi’nden tümenlerin katılımıyla 18. ve 13. Kolordulardan oluÅŸan VI. Ordu kurulur.

Ordu komutanlığına Almanların da isteÄŸi ile Colmar Von der Goltz PaÅŸa atanır. Ä°ran üzerine bir sefer düzenleyerek Hindistan’da Ä°ngilizleri rahatsız etmeye yönelik planlar dâhilinde atanan Goltz PaÅŸa 16 Kasım 1915’te Musul’a gelerek göreve baÅŸlar. Kut kuÅŸatmasını baÅŸlatan Albay Nurettin Bey, Goltz PaÅŸa ile anlaÅŸamayınca yerine atanan Halil (Kut) Bey 13 Ocak 1916’da komutanlığı devralarak kuÅŸatmayı devam ettirdi. Fakat bu sırada rahatsızlanan Goltz PaÅŸa 18-19 Nisan 1916 gecesi BaÄŸdat’ta 72 yaşında tifüsten ölmüştür. Bu sırada rütbesi TuÄŸgeneralliÄŸe yükseltilen Kurmay Albay Halil Bey, VI. Ordu Komutanlığına atanır.

Kûtü’l-Amâre'nin Sayılarla Analizi

Halil Bey'in Arslanları

Halil Bey, Kûtü’l-Amâre Zaferinden sonra 6. Ordu için yayınladığı ve “Orduma” diye baÅŸlayan şöyle bir mesaj yayınlar:

Arslanlarım;

Bugün Türklere ÅŸeref-ü ÅŸan, Ä°ngilizlere kara meydan olan ÅŸu kızgın toprağın müşemmes semasında şühedamızın ruhları ÅŸad-ü handan pervaz ederken, ben de hepinizin pak alınlarından öperek cümlenizi tebrik ediyorum. Bize iki yüz seneden beri tarihimizde okunmayan bir vakayı kaydettiren Cenab-ı Allah’a hamdü şükür eylerim.

Allah’ın azametine bakınız ki, bin beÅŸ yüz senelik Ä°ngiliz Devleti’nin tarihine bu vakayı ilk defa yazdıran Türk süngüsü oldu. Ä°ki senedir devam eden cihan harbi böyle parlak bir vaka daha göstermemiÅŸtir. Ordum gerek Kut karşısında ve gerekse Kut’u kurtarmaya gelen ordular karşısında 350 subay ve on bin neferini ÅŸehit vermiÅŸtir. Fakat buna mukabil bugün Kut’da 13 general, 481 subay ve 13.300 er teslim alıyorum.

Bu teslim aldığımız orduyu kurtarmaya gelen İngiliz kuvvetleri de 30.000 zayiat vererek geri dönmüşlerdir. Şu iki sayılara bakınca cihanı hayretlere düşürecek kadar büyük bir fark görülür.

Tarih bu vakayı yazmak için kelime bulmakta müşkülata uÄŸrayacaktır. Ä°ÅŸte Türk sebatının Ä°ngiliz inadını kırdığı birinci vakayı Çanakkale’de, ikinci vakayı burada görüyoruz. Yalnız süngü ve göğsümüzle kazandığımız bu zafer yeni tekemmül eden vaziyet-i harbiyemiz karşısında muvaffakiyet-i atiyemizin parlak bir baÅŸlangıcıdır. Bugüne kut bayramı namını veriyorum. Ordumun her ferdi, her sene bu günü tesit ederken ÅŸehitlerimize yasinler, tebârekeler, fatihalar okusunlar. Şühedamız, hayatı ulyatta, semevatta kızıl kanlarla pervat ederken, gazilerimiz de âtideki zaferlerimizle nigehban olsunlar.

Mirliva Halil

Halil Bey’e Rüşvet Teklifi

Halil Bey, 15 Kasım 1915 günü, sedyede yatalak bir durumdayken, askerleriyle birlikte Nurettin Bey’in yardımına yetiÅŸir. Osmanlı Ordusu Selman-ı Pak Muharebesi’nde Ä°ngilizlere karşı üstünlük saÄŸlamış, sonrasında geri çekilen Ä°ngilizler, Kut’ta kuÅŸatılmıştır.

Halil Bey, Osmanlı 6. Ordusu Kumandanı Alman Colmar von der Goltz Goltz’un ölümünün ardından 6. Ordu Kumandanı ve BaÄŸdat Valisi olur. SavaÅŸ alanında Osmanlı kuÅŸatmasını aÅŸamayan Ä°ngiltere, askerlerini kurtarmak için Halil Bey'e 1 milyon sterlin rüşvet teklif eder. Bu teklifi reddeden Halil Bey, olayı hatıratında şöyle anlatıyor:

“Åžahsıma teklif edilen 1 milyon Ä°ngiliz liralık çek iÅŸine gelince, Rus Çariçesi Katerina’dan bazı hediyeler kabul ederek Çar Deli Petro’yu harekâtında serbest bırakan Baltacı Mehmet PaÅŸa devrinde yaÅŸamadığımızı da açıkça ve kuvvetle kendisine bildirdim. Artık konuÅŸacak o an için bir ÅŸeyimiz kalmamıştı. Düşünmesi ve karar vermesi için selamlaÅŸtım, ayrıldım.”

Halil Bey'in Kaleminden Townshend Ä°le Olan Ä°liÅŸkisi

Ä°ngilizlerin 29 Nisan 1916’da teslim olmalarının ardından Halil Bey zaferin sembolik önemini de anılarında şöyle anlatıyor:

“O güne kadar Ä°ngilizler, Kûtü’l-Amâre’de bize silahlarını teslim etmek zorunda kalan Ä°ngiliz kuvvetleri sayısında bir kuvveti, hiçbir zaman ve hiçbir devir ve muharebede esir vermediler.”

Halil PaÅŸa, kendisinden 22 yaÅŸ büyük esir komutana çok iyi davrandı. Halil PaÅŸa, esir aldığı General Townshend’e çok iyi davranır ve aralarında geçen bir diyaloÄŸu şöyle aktarır:

“Ben kendisini samimi tesellilere muhtaç gördüm ve öyle de hareket ettim. Vaziyetini bir taraftan Gazi Osman PaÅŸa’nın Plevne’deki müdafaasına benzettim. Gerçi bu bir istilâ ordusunun öncüsüydü. Ama dize gelmiÅŸ düşmandan intikam almak bize yakışmazdı. Ona cesaret verici sözler söyledim, ‘Generalim, siz ordunuzun ve milletinizin ÅŸerefini tamamen muhafaza ettiniz. Siz bir harp esiri deÄŸilsiniz. PadiÅŸahımın ve Türk milletinin aziz bir misafirisiniz. Rus Çarı yanında Osman PaÅŸa ne muamele gördüyse, siz de bizim ülkemizde aynı muameleyi göreceksiniz’ dedim.”

Halil PaÅŸa, Irak’a sefer emri aldığında henüz 33 yaşındadır ve paÅŸa olmamıştır.   

Ä°ngilizlerin Gözünden Kûtü’l-Amâre

Ä°ngiliz General Charles Vere Ferrers Townshend’in, 1920 yılında yayınlanan “Mezopotamya Seferim” (My Campaign in Mesopotamia) adlı kitabı, Basra Körfezi’ne çıkarma yapılan günden, Halil PaÅŸa’ya teslim olduÄŸu güne kadar geçen 1 yıl 5 ayda neler yaÅŸadığını anlatan önemli bir eser olarak tarihi mal olmuÅŸtur.

PadiÅŸah Mehmet ReÅŸat’ın kurdurduÄŸu, “Tarih-i Asker-i Osmanî Encümeni” de kitabı çok kısa bir sürede çevirir ve Ä°ngiliz komutanın bazı ifadelerine dipnotlar düşerek 1921’de Osmanlı Türkçesiyle yayınlar. Böylece ortaya savaÅŸa katılan her iki tarafın da görüşünü yansıtan bir muharebe analizi çıkmış olur. Bu önemli kitap günümüz Türkçesi ve Latin harfleriyle basılmış ve tarih okurlarının ilgisine sunulmuÅŸtur.

Basra’ya 23 Nisan’ın ilk günü ışıklarıyla varır Ä°ngiliz 6. Hint Tümeni komutanı General Charles Townshend. Basra’yı çok sıcak bulan Komutan hava ÅŸartlarından sürekli yakınır. General Townshend’in yakındığı bir diÄŸer konu ise ordusundaki Hint askerleridir.

Birinci Dünya Savaşı’nda Ä°ngiliz Ä°mparatorluÄŸu Ordusu saflarında 1 milyonu aÅŸkın Hint kıtası kökenli asker vardır. SavaÅŸ boyunca Hint askerlerinin 74 bini hayatını kaybederken, 67 bin kadarı da yaralanır. Ä°ngiliz 6. Hint Tümeni’nde Hinduların yanı sıra; Sihler, BengladeÅŸliler, Gurkalar ve Müslüman PeÅŸtunlar vardır. Townshend, Osmanlılara karşı komuta ettiÄŸi ilk savaÅŸ olan “Kurna Muharebesi”nde Müslüman kökenli askerlerin Türklere karşı savaÅŸmak istemediÄŸinden bahsediyor.

İngiliz Komutanın Eli Kolu Bağlanır

“Hint alaylarından birisine mensup üç PeÅŸtun Bölüğü (Trans-Border Pathan) sevgi ve güveni kaybetmiÅŸti. Sübhan Savaşı’nda bunların arkadaÅŸları üzerine ateÅŸ ettikleri ve din kardeÅŸleri olan Türklere karşı savaÅŸmak istemediklerini açıkça dile getirdikleri söylentisi dolaşıyordu. Sevgi ve güveni kaybeden bu üç bölükten Basra’da küçük bir işçi taburu oluÅŸturulmasını teklif etmiÅŸtim.”

Birinci Dünya Savaşı sırasında yeni bir araç kullanılır: Uçaklar. Kûtu'l-Amare Kuşatmasında İngilizler, tarihte ilk kez uçakları erzak ve cephane atmak için kullanır. Fakat istihbarat alanında uçaklar daha verimli kullanılır.

“Tayyare gözlemcileri düşman kıtaları tarafından kolaylıkla kandırılabiliyordu. Düşman kıtaları, tayyareler tarafından gözlemlendiÄŸi zaman gerçek yürüyüş yönlerinin ters istikâmetine hareket ediyor ve tayyareler bilgi vermek üzere geriye gittiklerinde hemen gerçek istikâmetlerine yürümeye baÅŸlıyorlardı.”

General Townshend, Kûtü’l-Amâre kuÅŸatması sırasında Osmanlı Ordusunun 30 bin askere ulaÅŸtığını tahmin ediyor, Osmanlı rakamlarına göre bölgedeki askerlerin sayısı yalnızca 17 bindir.

Ä°ngiliz Tarihinin En Sefil Yenilgisi

Tarihler 24-25 Nisan gecesini gösterdiÄŸinde, Townshend’in son giriÅŸimi de baÅŸarısız olur. Gemiyle kuÅŸatma altındaki birliklere erzak ve cephane gönderemeyen General Townshend, teslim olma emrini verir.

Townshend, elindeki cephane ve silahları imha ettirir, İngiliz Bayrağını gönderden indirip, düşman eline geçmemesi için yakar ve yerine beyaz bayrak çeker. İngiliz general teslim oluşunu şöyle anlatıyor:

“Kasabaya bir Osmanlı taburu girerek muhafızlık görevini üstlendi. Halil PaÅŸa beni ziyarete geldi. Ona kılıcımı ve tabancamı takdim ettim. O, ‘Kılıç ve tabancanız, ÅŸimdiye kadar olduÄŸu gibi daima size aittir’ diyerek kabulden çekindi. Halil PaÅŸa Ä°stanbul’a gönderileceÄŸimi ve benim Türk milletinin deÄŸerli bir misafiri olacağımı da söyledi. Kıtalarım denize yakın ve havası hoÅŸ mevkilerde bekletilmek üzere Anadolu’ya gönderilecekti.”

Ä°ngiliz Tarihinde Kara Bir Leke

Tarihin gölgesinde kalan ve hatta unutturulmak istenen bu zafer, “BirleÅŸik Krallık Tarihinin en aÅŸağılık ÅŸartlı teslimi” olarak hafızalarda yerini alır. Burada uÄŸradığı hezimeti hiçbir zaman unutmayan General Townshend hatıralarına dönebiliriz.

“Ä°ngiltere Hükümeti bana bir ay dayandığım takdirde kurtarılacağımı vaat etmiÅŸti, ben beÅŸ ay dayandım ve fakat ne yazık ki verilen söz tutulmadı. Kûtü’l-Amâre ve Cehennem eÄŸer benim olsaydı, herhalde Kûtü’l-Amâre’yi satar, Cehennemi muhafaza ederdim” der.

Ä°ngiliz askerlerinden William Spackman ise, “Herkes kahrolmuÅŸtu. Korkunç bir deÄŸersizlik hissi veren o teslim olma sabahını asla unutmayacağım. Teslim olmanın melankolik iÅŸlerini yapmaya baÅŸladık. Zavallı topçular gururla baktıkları silahlarını parçalara ayırırken bazıları gözyaÅŸlarını tutamıyordu. Türkler öğleyin geldiler ve mevzileri devraldılar. Babil’in sularının kenarında oturduk ve aÄŸladık.” der.

HABER10 ÖZEL - Furkan Düzenli

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.